YOKSULLUK
Elektrik kablolarının bir
birine teyet geçtiği çatıların üzerinde av arayan kuşlar sürüsü, o çatıların
altında yatan hikayelerden habersiz karnını doyurma çabasına düşmüştü. Griye
çalan boğuk havanın sinsi bir huzuru barındırdığını düşündüm hep. çocukluğun
yoksul zamanlarını hatırlatır bana. Telaş içinde uyandığım, yakamı bulsam çantamı
bulamadığım günleri... Odun sobası henüz kendini bile ısıtmamışken giyinmenin
işkenceye dönüştüğü o anlardaki sana yağlı bazlamanın sinsi huzuru işte. Aceleyle
acıtıla acıtıla taranan saçların tepeden bir ağaç şeklini alacak şekilde
toplanmasının birazdan gireceğin sınıfta alay konusu olacağını bilmenin
huzursuzluğu... Zaman garip bir algı elbette. Hızlıca dönüşen hayatlarımızın
bilmem kaç yaşına gelindiğinde 'yoksul günlerimiz' diye soyluca şarap mezesi
olacağını bilseydik belki daha çok malzeme toplardık. Çok sonraları öykülerin,
gri puslu havasının dar sokaklarını okurken aslında o kadar da yalnız
olmadığımızı anladık elbette. İnsan acı çekerken sadece kendine has sanıyor
oysa... Herkes çok mutlu da o itinayla seçilmiş sanki bu yoksul öykünün
kahramanı olmak için!!! Yoksulluk hiç kimseyi terk etmez aslında, gölge gibi
peşindedir. Bazen para olur yoksulluk, anne olur, BABA olur, yitirilen çocuk
olur, eş olur... Ama hep olur. Biz duymayız sadece büyük şehirlerde,
gürültüden, kalabalıktan. Oysa o yanıbaşımızda avını bekler. Neyin çoksa alır
ötekini. Hani tüm o çok bilmiş kitaplar ahkam keser ya insana dair. Çocukken
ebeveynler böyle davranırsa ilerisi şöyle olur diye. Herşeyin bu denli
acımasızca dönüştüğü ve kontrolsüzce önümüze sunulduğu bu hayatta insanı bu
kadar kalıba sokmanın garipliği şapşala çeviriyor beni. Patlayan bombalar, x
örgütleri, tecavüzler, cinayetler, maganda sevgililer, madde bağımlılıları …
Tüm bunların içinde iyi bir çocukluk geçirmiş olmak iyi bir birey olmayı sağlar
mı acaba? Yaya kaldırımında beklerken ölen 23 yaşındaki genç öğretmen kadın,
belki de muhteşem ebeveynlerin muhteşem çocuğuydu. Bunu hangi insan
davranışları bilimine sığdırabiliriz bilemedim. Aslında üzerine de baya
düşündüm. Ben yoksulluk koydum adını ama
öyle sana yağlı bazlamanın, odun sobasının yoksulluğu değil bu…